Dünya Mirası Adalar'da Derya Tolgay ve Nevin Sungur, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı temsilcileriyle tüm kıyılar için ticarileştirmeye karşı çağrıda bulunuyor.
Derya Tolgay: Selamlar herkese,Dünya Mirası Adalar programı başladı. Teknik destek masasında Andrei Gritcu var ve ben Derya Tolgay.
Nevin Sungur: Ben Nevin Sungur.
D.T.: Bugün stüdyoda ve zoom ekranında çok kalabalığız çünkü çok önemli bir konu başlığımız var ve konuklarımızla bu konu üzerinde konuşacağız. Türkiye'nin tüm kıyılarından katılan, kıyı halklarını savunan, ‘Kıyılar Hepimizin’ diyen ve uzun zamandır da buralarda mücadele veren Kıyı İnisiyatifleri Platformu’yla beraberiz ve hep birlikte Kıyıda Hareketi’ni biraz açacağız. Herkese hoş geldiniz diyorum.
N.S.: Hoş geldiniz.
D.T.: İsterseniz hemen kısacık sizleri takdim edeyim; Sedat Yağcıoğlu, Şezlongsuz Datça İnisiyatifi’nden; Işık Bölükbaşı, Fethiye Kıyılar Halkındır İnisiyatifi'nden; Nebahat Dinler, Ayvalık Tabiat Platformu'ndan; Serdar Denktaş, Gökova Ekolojik Yaşam Derneği'nden, Tuğrul Şahbaz, Gülder Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği'nden; bize son anda katılamadığını haber veren ama sesini yollayan Martha Koyu Dayanışması'ndan Tilbe Saran ve Dünya Mirası Adalar ve Heybeliada Mahalle Meclisi'ni temsilen, ben Derya Tolgay buradayız.
İsterseniz önce Kıyıda Hareketi nasıl oluştu onun üzerine konuşalım. Demokrasi İçin Birlik toplantısında sevgili Sedat ile tanıştım ve bana, Kıyıda Hareketi'nden bahsetti. Ben bunu duyunca çok heyecanlandım. Çünkü bütün adalarımızın dört tarafı deniz olmasına rağmen, asla denize ulaşamıyoruz; bariyerler, çitler ve jiletli tellerle kapatılmış durumdalar. Ben de Kıyıda Hareketi çalışmalarına katılmaya başladım. Daha sonra ‘Tüm kıyılardan katılımlarla, hep beraber sesimizi yükselteceğimiz bir platform kuralım ve kıyılardan sesimizi duyuralım, Kıyı Kanunu’nu uygulayın, kıyılar hepimizin diyelim’ diye bir karar aldık.
Peki, şimdi sözü sizlere bırakayım. Neden biz bu hareketin içinde birlikte oluyoruz, neden buna ihtiyaç duyduk, neden 18 Mayıs’ta kıyılarda olup ‘Kıyılar Hepimizin’ diyeceğiz? Sanırım teknik bir problem oldu yayında. Çünkü biz bu programı Zoom üzerinden bütün kıyılara bağlanarak yapıyoruz. Tekrar bağlanacağız.
Biraz önce bugünkü programa katılan arkadaşları saydım ancak Samandağ'dan başlayıp Karadeniz'e kadar Türkiye'nin tüm kıyılarında sorunlar çok büyük. Bu yüzden herkesin bu harekete eklenmesine ve böylece daha güçlü bir biçimde haklarımızı dile getirmeye ihtiyacımız var. Buradan da bu birleşme ihtiyacımızın duyurusunu da yapmış olalım. Arkadaşlar bağlanana kadar da ben sizlere Kıyıda Hareketi’ni anlatmak isterim. Deniz, göl ve akarsu kıyıları, tüm canlı ve cansız varlıkların ortak yaşam alanı, kıyı ekosistemlerini ve insanların kıyılara serbestçe erişimini savunuyor. Şimdi güçlerimizi birleştirip kıyıları ranttan ve talandan kurtarmak için de Türkiye'nin tüm kıyılarında eş zamanlı 18 Mayıs saat 13:00'te bulunduğumuz kıyılardan bunu dile getirmeye çalışacağız.
Evet, tüm kıyılarımızı geri istiyoruz. Yaşam kıyıda, mücadele kıyıda, dayanışma kıyıda... Yani hepimiz kıyıdayız. Hep beraber dayanışarak, sesimiz daha güçlü çıksın istiyorsak bu ağı da genişleterek ve yerellerimizle de birlikte bu yaşam alanlarımızı tüm canlıların yaşam alanlarını korumamız gerekiyor. Bugün de sesimizi Açık Radyo vasıtasıyla duyurmaya çalışıyoruz. Halen bağlanamadık mı acaba?
N.S.: Bağlandık.
D.T.: Ben o kadar çok konuştum ki... Bağlanmaya çalışıyoruz diye ben de alanı doldurmaya çalışıyorum.
N.S.: Aslında bugün tarihi bir yayın yapıyoruz çünkü hem isimlere, hem de bağlandıkları noktalara baktığımızda neredeyse bütün kıyılarımızdan konuklarımız var bugün. Senin de söylediğin gibi, sonuçta bizim Anayasal hakkımız olmasına rağmen bu kıyılara ulaşamıyoruz. Giderek artan yapılaşma, özel izinler ve beachler, bizi bu hakkımızdan mahrum ediyor. Dolaysıyla ben sözü çok uzatmak istemiyorum çünkü bugün kalabalığız. Farklı kıyılardan, farklı denizlerden katılımcıların bizlere deneyimlerini aktarmasını ve neler düşündüklerini bizlerle paylaşmasını istiyoruz. Tekrar hoş geldiniz.
D.T.: Datça Şezlongsuz Hareketi’nden Sedat Yağcıoğlu - istersen seninle başlayalım.
Sedat Yağcıoğlu: Tabii ki memnuniyetle. Öncelikle tüm Açık Radyo dinleyicilerine merhabalar. Çok kıymetli bir programda, Dünya Mirası Adalar programında bizi ağırladınız. Şu ana kadar açılışta hem Derya, hem de Nevin, kıymetli girizgahları sonrası şu an hep birlikte tartışma ve sohbet etme imkanı bulacağız.
Kıyılarda neler oluyor ve bu olan bitene karşı bizler, yurttaşlar neler yapıyoruz? Aslında çok temelde buradan yola çıkıyoruz. Belki iki çerçevede incelemek gerekiyor. Kıyılar dediğimizde ilk aklımıza gelen, şüphesiz kıyıların özel mülkleştirilmesi sonucunda yurttaşların, insanların kıyılara serbestçe ücretsiz ulaşımının engellenmiş olması - pek çok yerde kıyılar ciddi işgal altında. Dolaysıyla kamusal haklarımız, hem Anayasa’nın, hem de Kıyı Kanunu’nun ilgili maddeleri itibariyle kamusal haklarımızı savunuyoruz. ‘Kıyıların kamu yararına kullanılması zorunlu’ diye tanımlanıyor yasalarımızda ve biz de bu kamu yararını savunuyoruz aslında ama tabii sadece bununla kalsak çok insan temelli bir yaklaşım olurdu. Buna hemen şunu ekliyoruz; kıyılar aslında kara ve deniz ekosistemlerinin buluşma noktası. Dolaysıyla canlılığın önemli bir alanı kıyı ekosistemleri. Bir taraftan da bütün bu hem yapılaşma, hem de kıyıların metalaştırılması sonucu aslında kıyı ekosistemlerinin zarara uğramasına karşı mücadele ediyoruz diyebiliriz temelde.
Çok kısaca ben KIYIDA fikrine nasıl geldiğimizi de ekleyeyim, diğer arkadaşlarımızın da çok kıymetli katkıları olacak biliyorum, dolaysıyla ben de çok söz almamış olayım; Biz, Şezlongsuz Datça İnisiyatifi olarak, 9 Mart 2023'te, Datça'da çok yaygın bir şekilde bir mahallenin kullandığı kıyının işgal edilmeye başlanmasıyla bir araya geldik. Daha sonra çeşitli eylem ve etkinlerle Şezlongsuz Datça Hareketi doğmuş oldu. Ağustos ayına geldiğimizde yani yaklaşık altı, yedi aylık bir mücadelenin sonunda, fark ettik ki aslında sezon boyunca da pek çok farklı kıyıda da bir araya gelişler, kıyıların işgaline karşı mücadeleler başlamıştı. Biz de şöyle düşündük; ‘Niye bir araya gelmiyoruz? Birbirimizle deneyim paylaşımına ve mücadelemizle bir araya gelerek dayanışmayı güçlendirmemize ihtiyaç var’. Bunun üzerine, 30 Eylül 2023'te, ‘Datça'da Kıyı Hareketleri Buluşuyor’ çağrısıyla, Türkiye'nin farklı yerlerinden kıyı mücadelesi veren savunucular bir araya geldi ve tahminimizden de daha güçlü bir sonuç ortaya çıktı. O ilk buluşmada hemen şu kararı aldık; ‘Bu birliktelik çok kıymetli ve bunun nasıl devam edeceğini tartışmalıyız, mutlaka bu birlikteliği sürdürmeliyiz’. Bunun üzerine zaman içinde toplantılarla, birlikte mücadele pratiklerimizle bugün artık kuruluş aşamasına geldiğimiz hareketlerin dayanışma ağını oluşturmaya başladık.
Bir süredir çalışıyoruz - yoğun toplantılarla, yoğun verimli ve keyifli toplantılarla. Bunu da mutlaka paylaşmak isterim. Son tahlilde, aslında biraz önce söylediğim iki ilke temelinde, hem insanların kıyılara serbestçe ulaşımını ve bunun önündeki işgalleri kaldırmayı savunan, hem de kıyı ekosistemini savunan, birbiriyle dayanışma içinde mücadelesini güçlendirecek bir ağ kuruyoruz. Bunun kuruluşunu da ‘18 Mayıs Cumartesi hep birlikte, eş zamanlı basın açıklamalarıya yapalım’ dedik. Dolaysıyla, çok temelde sloganımızda da olduğu gibi diyoruz ki, ‘Kıyılar canlı yaşam alanlarıdır’. Kıyılarda aynı zamanda mücadele ediyoruz ve şimdi bu kıyılarda dayanışmayı bir araya getiriyoruz. Kısaltmamızı KIYIDA diye koymuşken sloganımızı da ‘Hep birlikte kıyıdayız’ diye ifade ediyoruz. Ben şimdilik bununla bitireyim sözlerimi, çok teşekkür ederim.
D.T.: Işık, sen devam etmek ister misin? Işık Bölükbaşı, Fethiye Kıyılar Halkındır İnisiyatifi’nden.
Işık Bölükbaşı: Biz de geçen yıl bir araya geldik. Burada, ‘yarımada’ denilen bir yer var. Çok güzel, çok el değmemiş koyları vardı bundan beş yıl öncesine kadar. Çok öncesinde de yapılaşma başlamıştı ama özellikle son iki yılda, bu önlenilemez şekilde artmaya başladı ve biz de Büyük Samanlık Koyumuzla birlikte başladık. Hemen, daha önce yapılmış, bir araya gelmiş inisiyatiflerle tanışma organizasyonu oldu. Hemen iletişim kurduk. Bunların başında da Şezlongsuz Datça Hareketi geliyordu. Buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum tüm inisiyatif adına. Orada çok iyi bir deneyim aktarımı süreci yaşandı. Sonrasında da, az önce Sedat'ın da söylediğini gibi, bir çağrı yapıldı ve tüm kıyı hareketleri olarak orada toplandık. Orada da çok ilginç bir deneyim aktarımları yaşandı ve başarılı bir şekilde döndük. Burada da bir araya gelerek ve daha da çoğalarak eylemlerimize devam ettik.
Biz ‘Kıyılar Halkındır İnisiyatifi’ olarak çıktık ama şunu çok iyi öğrendik ve bunu da yolda öğrendik gerçekten; ‘Kıyılar hepimizin’. Hatta bir arkadaşımız ‘Şezlongların altında kumsal var’ diye bir görsel hazırlamıştı. Halen bunu söylerken de gözlerim doluyor gerçekten, sesim de o yüzden titriyor. Yani şu anda konudan konuya atlamış gibi olacağım ama kaplumbağalarında yumurtlama mevsimi şu an. Bu slogan ve o görsel o kadar şu ana uyuyor ki, o yüzden ‘kıyılar halkındır’ derken biraz içim titriyor. Tekrar altını çizmek istiyorum; ‘Kıyılar hepimizin’. Teşekkür ederiz.
D.T.: Biz teşekkür ederiz. Nebahat Dinler, Ayvalık Tabiat Platformu’ndan.
Nebahat Dinler: Merhaba. Ayvalık Tabiat Platformu olarak tabii ki ortak sorunlara karşı ortak mücadeleyi ve dayanışmayı önemsediğimiz için Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı’nda yer almayı başından beri seve seve istedik. Ortak mücadelenin önemine gerçekten inanıyoruz. Ayvalık Tabiat Platformu, 2010’da, Ayvalık'ta, çok geniş denizel alana da sahip Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’yla ilgili sorunlar üzerinden kurulmuştu. Hatta 2019’da bugün Martha Koyu’nda yaşanana benzer bir problemi Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nın çok güzel bir koyunun ‘Daha bakımlı olsun, daha iyi hizmet versin’ şeklindeki bir düşünceyle bakanlık tarafından ihale edileceğini öğrenince, ona karşı bir kampanya yürüttük. Kıyıların halka ücretsiz açık olmasını talep eden bir kampanyaydı bu ve Ayvalık halkının büyük desteğiyle bunu başardık ve proje gerçekleşmedi. Bizi, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı ile geçen sene buluşturan olay, Ayvalık Sarımsaklı Sahili’nde maalesef Büyükşehir Belediyesi eliyle yapılan rekreasyon projesi tamamen kumsalı yok eden, betonla katlayan bir proje oldu, çok büyük tepkiler aldı ve ondan sonra da eylemlerimiz devam etti. Bugün de buradayız.
D.T.: Çok teşekkürler. Sevgili Serdar Denktaş, söz sende. Serdar, Gökova'dan.
Serdar Denktaş: Merhaba. Gökova Ekolojik Yaşam Derneği, Akyaka merkezli bir dernek aslında. Gökova, Özel Çevre Koruma Bölgesi. Derneğimizde yaklaşık yedi, sekiz yıldır Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi'nin daha iyi korunabilmesi için faaliyet gösteriyor. Ama kıyı mücadelesi aslında Akyaka'da çok daha eskilere dayanıyor.
Aslında bundan yaklaşık 13-14 yıl öncesine varan bir mücadele süreci var. Gökova, Özel Çevre Koruma Bölgesi dediğim, bir tane ırmağın suladığı bir sulak alan; Kadın Azmağı ve Akçapınar Azmağı. Bütün bu ekosistemleri korumaya çalışıyoruz. Bundan yaklaşık 13-14 yıl öncesinde çok ilginç bir bilgiyle şaşırmıştık; Kadın Azmağı etrafında bir rant alanı yaratılmaya çalışılıyordu. Bunun farkına vardık ve bununla mücadele ederken aslında azmakların Kıyı Kanunu’na tabi olmadığını öğrendik ve çok şaşırdık. Çünkü bölge, bu akarsular ve bunların ekolojik önemi yüzünden Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmişken, Kıyı Kanunu’nun korunmasından ayrı tutulmuştu. Sonra nedenini araştırdığımızda öğrendik ki, yasanın ekinde akarsular tariflenmiş, orada dereler denmiş, nehirler denmiş ama azmaklar denmemiş. O yüzden de azmaklar, Kıyı Kanunu’na tabi değildi. İki yıl kadar bununla uğraştık, birçok imza toplayıp bakanlığa gönderdik ve nihayet azmakları kanun kapsamına aldırabildik.
D.T.: Ellerinize sağlık.
S.D.: Şimdi de kanun hükmünün gereğinin yapılmasını sağlamaya çalışıyoruz.
D.T.: Çok teşekkür ederiz. Ayrıca bize koroyla katıldınız - kuş korosu.
S.D.: Gökova’nın seslerini de duyuyorsunuz böylece.
D.T.: Harika, çok memnun olduk efendim. Şimdi de Sevgili Tuğrul Şahbaz arkadaşıma söz vermek isteriz. Vaktimiz az, böyle hızlı ilerleyeceğiz maalesef. Ama hiç merak etmeyin. Diğer kıyı inisiyatifleriyle birlikte ve yeniden konuklarla beraber devam ettireceğiz programımızı.
N.S.: Tuğrul Bey’in galiba bağlantısı düştü.
D.T.: Öyle mi? O halde o bağlanana kadar ben Heybeliada’daki durumdan biraz bahsedeyim. Esasında çok yakın zamanda yani Adalar İmar Planları olduktan sonra çok hızlanan bir hareket var, kıyıların hemen hemen hepsine girilmiş durumda. Adalar’da ormanla birleşen kıyılarımız var. Dolaysıyla hem orman, hem de kıyılar birlikte tahrip oluyor. Belki sosyal mecralardan da görmüşsünüzdür; kara mizah gibi ormanın içi kıyıya kadar bütün bitki örtüsü taranarak düzleniyor, setleniyor, topografyası bozuluyor, çim halıyla döşeniyor ve yetmiyor, üzeri traşlanıyor, betonlanıyor. Oradaki tüm ekosistem, toprak ve yaşam halaç pamuğu gibi atılıyor. Heybeliada'nın kıyı peyzajındaki falezler düzleniyor. Düzlendikten sonra da kıyıya molozlar atılıp dolgular yapılıyor. Burası sit alanı, koruma bölgesi ve inanılmaz bir şekilde kanunlar hepimizin gözleri önünde altüst oluyor ve bizler kıyılara erişemiyoruz. Ama işin en korkunç tarafı, hepimizin gözleri önünde bu cinayetin işleniyor ve durdurulamıyor olması.
Ben size bunu dile getirmek istedim. Dolaysıyla, 18 Mayıs Cumartesi Asaf Mevkii’nde ‘Kıyılar hepimizin, tüm ekosistem canımızdır ve sonuna kadar da onların hakkını savunacağız’ diyerek Türkiye'deki tüm kıyılarla ortak bir basın açıklaması yaparak sesimizi duyuracağız.
Acaba Tuğrul bağlanabildi mi?
N.S.: Yok maalesef.
D.T.: O zaman Martha'da ihaleye çıkan kıyımızla ilgili Marhta Koyu Dayanışması’ndan Tilbe Saran’ı dinleyelim.
Tilbe Saran: Açık Radyo’ya, Dünya Mirası Adalar programına teşekkür ederek başlamak istiyorum. Marhta Koyu 1. Derece Doğal Sit Alanı’dır ve bu alanlar imara açılamaz. Biz Adalılar, Burgazlılar, Martha Koyu’nu sevenler; koyumuzu tel örgülerle çevrili, tüm gün müzik çalımı, tüm sahili şezlong istilasına uğramış bir halde görmek istemiyoruz. Koyumuzun konserler, düğünler yapılan bir beach haline gelmesini istemiyoruz. Özgür ve rahatça girdiğimiz yere, yarın para vererek, birilerine kimlik göstererek girmek de istemiyoruz. Biz Martha Koyu’nda dalgaların sesini, martıların çığlıklarını, ilkbaharda bülbüllerin, sonbaharda sakaların şakamasını hoparlörlerden gelen müzik sesi olmadan dinlemek istiyoruz. Kedilerini, köpeklerini sevmek, gün batımlarını izlemek isteyenleriz.
‘Hiç kimse dokunmasın bize’ diyoruz. Arada duvar tecrit olmadan, çamların içinden yürüyerek oraya ulaşmak istiyoruz ve şehirden kaçıp gelen doğanın koynunda az da olsa rahatlamak, huzur bulmak, nefes almak isteyen herkesin bu kıyılar hakkıdır diyoruz.
D.T.: Ne güzel anlattı, az ve öz, her şey var. Peki, Tuğrul acaba hatta mısın? Yok. Peki, o zaman isterseniz bir kaç dakikamız kaldı.
N.S.: Bir soru sorabilir miyim?
D.T.: Nevin, herkes hangi kıyıda olacağını kısacık söyledikten sonra sana sözü vereyim veya istersen sen sözünü koy.
N.S.: 18 Mayıs’ta yapılacak ortak basın açıklaması sonrasında bir süreç başlayacak herhalde değil mi? Nasıl bir süreç öngörüyorsunuz, neler yapılması düşünülüyor? Sedat Bey, siz çok kısaca belki konuyu cevaplayıp, ondan sonra devam edebiliriz. Teşekkür ederim.
S.Y.: Rica ederim, tabii ki. Teşekkür ederim, kıymetli bir soru bu. Aslında 18 Mayıs Cumartesi günü saat 13:00’te eş zamanlı olarak yapacağımız eylemlilik, kuruluşumuzu duyurma eylemliliği. Dolaysıyla, evet, bir başlangıç bu. Bir araya geldik ve bundan sonra kıyı mücadelesine birlikte devam edeceğiz..
Örneğin, Meclis düzeyinde yapmayı planladığımız çalışmalar var şu an. Hem bu hukuki mücadele, hem de eylemlilik alanlarına dair birlikte yürüteceğimiz tartışma konularımız var. Kıyıda, ortak ağda olmanın bize en büyük avantajı, birlikte süreci daha güçlü bir şekilde yönetebilmek. Dolaysıyla biraz önce örneğini verdiğim çalışmalarla devam edeceğiz daha sonrasında da tabii. Söz almışken, hemen söyleyeyim; Şezlongsuz Datça İnisiyatifi olarak tüm Datçalılarla birlikte 18 Mayıs 13:00’te Datça Hastane altında olacağız. Teşekkürler.
I.B.: Biz de tüm Fethiyeliler olarak Çalış Plajı’nda olacağız. Aynı zamanda Carettea carretaların, deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanı ve bizim için çok önemli bir yer orası. Halkın halen nispeten tırnak içinde havlusunu alıp, şezlongların arasında yer bulup havlusunu serebildiğimiz bir yer. Onu da korumak için orada olacağız, sesimizi oradan duyuracağız.
N.S.: Serdar Bey?
S.D.: Biz de Akyaka Plajı’nda olacağız. Elbette azmaklara da vurgu yapacağız ama kamusal alan olarak plajlarımız da ne yazık ki işgal altında. Cumartesi günü biz de Akyaka Plajı’ndan mesajımızı vereceğiz. Teşekkürler.
D.T.: Biz Heybeliada’da Asaf bölümünde maalesef kıyıya ulaşamadığımız için o bariyerlerin önünde, ormanın içinde olacağız. Martha Koyu Dayanışması da Martha Koyu’nda olacak.
N.S.: Nebahat Hanım’dan da alalım istersen.
N.D.: Biz de Cumartesi günü Sarımsaklı Sahili’nde olacağız. Orada, plajın, sahilin kullanımıyla ilgili geçen yıl söylediğimiz taleplerimizin bu sene başında dikkate alınmasını bir kez daha tekrarlayacağız.
Ama bunun yanında bizim Ayvalık’ta bir konumuz daha var; ekolojik dengenin bozulmaması. Gerçekten geçen sene Sarımsaklı Plajı'nda Ayvalık çimeniyle dünya literatürüne kazandırılmış olan endemik türün nasıl tahrip edildiğini gördük. Bundan sonra böyle sorunlar yaşansın istemiyoruz. Bir özel noktamız daha var; sermaye gruplarının taleplerinin belediye meclislerinde, hiç düşünülmeden, tarihte ileride nasıl yargılanacağı dikkate alınmadan onaylanmasını kabul etmediğimizi de Cumartesi günü bir kez daha söyleyeceğiz. Çünkü Ayvalık Marinası, kıyıların halka açılması, halkın denize ulaşması, söylemiyle AVM yapılarak betona boğuldu. Bu da Ayvalık kamuoyunda büyük tepki topladı.
D.T.: Çok özür dilerim, süremiz bitti diye uyarı geldi. Çok önemli şeyler söylediniz ama süremiz bitmiş maalesef.
N.D.: Teşekkür ederim, grupta olanlar duymuştur en azından.
D.T.: O zaman hep beraber kapatalım Nevinciğim olur mu? Bu kez ‘Kıyılar hepimizin’ diyeceğiz sanırım.
N.S.: Evet, ‘Adalar hepimizin’, ‘Kıyılar hepimizin’.
D.T.: Çok teşekkür ederiz katıldığınız için. Bizi dinleyenlere de çok teşekkür ediyoruz.